Gezgin Değer ve Ailesi
Gezgin Değer ve Ailesi

Bugün sizlere Şirin mi şirin Gezgin bir aileden bahsedeceğiz. Daha doğrusu onlar anlatacak biz okuyacağız. Gezgin Değer Berkin, kendisi, ailesi ve seyahatleri hakkında yazdı.

Tipik bir Akdeniz adası olan Kıbrıs’ın bence en güzel şehrinde, Girne’de doğdum. Üniversite yıllarımı İsviçre’nin şirin kasabası Lugano’da, devamında ise İtalya’nın sanat merkezi Floransa’da geçirdikten sonra ülkeme geri döndüm. 14 yıldır devlet memuru olarak görev yapıyorum.

Gezgin Değer ve Eşi
Gezgin Değer ve Eşi

Küçüklüğümden beri içime işleyen seyahat aşkı ve farklı kültürleri tanıma arzusu, en az benim kadar gezgin ruhlu eşim Levent’le tanıştıktan sonra artarak devam etti. Aramıza katılan miniklerimiz oğlum Miran ve kızım Mila ile, bazen de çift olarak Levent’le fırsat buldukça yıllık izinlerimi ve okul tatillerini değerlendirerek dünyanın farklı yerlerine yolculuklar planlıyoruz.

Gezgin Değer Berkin
Gezgin Değer Berkin

Evimin duvarında mantar panoya astığım dünya haritasında gittiğim ülkeleri işaretlerken, dünyanın gezdikçe aslında küçülmediğini, gezdikçe daha da büyüdüğünü fark ediyorum ve bu da seyahat tutkumu günbegün derinleştiriyor. Haritada boş duran yerlere bakarken, şu ana kadar 42 ülke ve 120’den fazla şehir gezsem de daha deneyimleyeceğim ve keşfedeceğim pek çok yer olduğunu görüyorum. 2016 yılından beri gezdiğimiz şehirlerde deneyimledikleri mi www.gezelimveguzelleselim.com blogumdan paylaşıyorum. Bu blog sayesinde hem gezi notlarımı arşivliyorum, hem de seyahat tutkunlarına yeni yerler konusunda ilham verip rehberlik sağlamış oluyorum.

Gezelim Güzelleşelim
Gezelim Güzelleşelim

ASYA GEZİLERİMİZ MİNİMAL YAŞAMA OLAN HAYRANLIĞIMIZI SİMGELİYOR

Her insan hayatında kendisini mutlu eden şeylerin peşinden gitmeli, zevk aldığı şeylere tutkuyla bağlanmalı bence. Seyahat etme tutkusu da bu yönde yapabileceğiniz zevkli bir aktivite. Gerçekten seyahat etmek istiyorsanız, maddi veya sizi ülkenize bağlayan diğer faktörleri bir şekilde düzenleyip bu tutkunuzu hayata geçirebilirsiniz.

Günlük hayatın sıradanlığından kurtularak ve konfor alanınızın ötesine geçerek dolu dolu zaman geçirmek artık bizim için lüksten öte bir ihtiyaca dönüşmüştür. Teknolojinin ve ulaşım imkanlarının bu denli geliştiği bir çağda, yaşadığımız ortamlardan çıkarak dünyayı keşfetmek kaçınılmaz olmuştur. Dalai Lama’nın bu yüzyılın başında yaşam için hazırladığı kurallardan biri olan, “Yılda en az bir kere, daha önce gitmediğin bir yere git” kuralını herkesin değerlendirmesi gerekiyor bence.

Değer Berkin
Değer Berkin

Günlük yaşamın verdiği sorumluluk ve rutinlerden dolayı fırsat yaratıp konuşamadıklarımızı seyahat ederken konuşuyoruz ve aile olarak birbirimizi daha iyi anlama imkanı elde ediyoruz. Seyahat ederken karşılaştığımız zorluklarla başa çıkmayı, hayatın tozpembe olmadığı koşulları deneyimleyip farklılıkları tolere etmeyi öğreniyoruz.

Yılda en az bir kere Asya ülkelerine seyahat etme gibi bir ritüelimiz oluştu. Asya ülkeleri bizim için miminal yaşama ve sabretmenin erdemine olan hayranlığımızı simgeliyor. Bu nedenle hayatımızı sadeleştirme ihtiyacını hissettiğimiz zamanlarda mutlaka Asya ülkelerine seyahatler planlıyoruz. Bunun dışında benim ilgimi en çok doğa güzellikleri, tarihi ve kültürel zenginlikleri olan ve özellikle kolonyal mimarisiyle dikkat çeken farklı kültürlerin sentez oluşturduğu yerler çekiyor. Yeni gözdem Kolombiya’nın Kartagena şehri ve buraya gitmek için imkanlarımı değerlendirmeye ve araştırmalarımı yapmaya başladım bile.

Seyahatlerimizi çocuklarla birlikte bile yapsak hafif bavullarla gerçekleştirerek hem minimal yaşama uygun hareket etmiş oluyoruz hem de seyir halindeyken ağır yükler taşımaktan kurtulmuş oluyoruz.

Her ülkede bambaşka anılar biriktirerek eve döneriz. Bunlar arasında beni en fazla etkileyen deneyimlerim arasında Myanmar ve Filipinler’i sıralayabilirim.

11. ve 12. yüzyıldan beri doğal bir yaşlanma sürecindeki 2000’den fazla Budist tapınağın üzerine her sabah altın renkli bir güneş doğuyor. Myanmar güneşi diyorum ona ben. Biraz sihir gibi… Bahsettiğim yer Bagan, Myanmar … Hijyen kurallarımı çiğneyip, temizlik sınırlarımı aşmamı sağlayan, çıplak ayak o tapınak benim bu tapınak senin gezdiğimiz büyülü coğrafya… Hatırladıkça büyüsü artan ülke … George Orwell’in ilk romanlarından Burma Günleri’nin ülkesi Myanmar… Eski Hindistan…

Keşke daha çok bilinse ve seyahat edilse… Ya da belki edilmese de böyle hep bakir ve kendine özgü kalsa diyorum. Myanmar’da, şimdiki hayatlarında yoksulluk içinde yaşayan halk, ölümden sonraki hayatları için görkemli ve çok değerli tapınaklar inşa ediyorlar.

Filipinler ise irili ufaklı toplam 7,641 adadan oluşan, üzerine un serpilmiş gibi bembeyaz kumsalları, yeşilin maviye çaldığı muhteşem lagunları ile doğanın güzelliklerini kendisinden esirgemediği mutlaka görülmesi gereken bir ülke. Filipin halkı bence dünyanın en güler yüzlü halkı unvanını almalı.

Seyahat hikayeleri biriktirirken, ne kadar çok şey öğrendiğimizi, bakış açımızı ne kadar genişlettiğimizi fark ederiz. Bir arkadaşımın bana anlattığı kurbağa ve kuyu hikayesini çok severim. Kuyuda yaşayan kurbağaya sormuşlar, “Gökyüzü ne kadar geniş” diye… Kurbağa yanıtlamış, “Kuyunun ağzı kadar”. Ne mutlu geze bilenlere ki gökyüzümüzü seyahat ettikçe daha da genişletebiliyoruz…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz