Tuba Kaplan
Tuba Kaplan

Merhabalar sevgili okuyucular. Bu sayfada sizlere çok değerli bir gezgin arkadaşımız nam-ı diğer ‘’KAPLANOJİ’’ ve “insan kendini yolda buluyor.” mottosuyla yazdığı yazıyı paylaşmak istiyoruz. Kendisi harika bir gezgin ve çok kıymetli bir gezgin. Lafı daha fazla uzatmadan Tuba’nın harika yazısını paylaşıyoruz.

Web sitesi : https://kaplanoji.com

Instagram adresi : @tubakapln

‘’KAPLANOJİ’’

Kendi hikayesini yazmak için yola çıkmaya hazırlanan herkese merhaba. Ben Tuba, nam- ı değer “KAPLANOJİ”. Arkadaşlarım genelde bana böyle seslenir. Hatta en yakınlarımın uzmanlık eseri olarak Kaplanoji sözlüğü dahi hazırladılar bana. Kaplanoji ne diye soracak olursanız da Kaplanları inceleyen bilim dalı ama genel literatürde pek de bir yeri olduğu söylenemez. Yalnızca ben kendimi bu şekilde tanıtmayı çok seviyorum diyebiliriz.

Kaplanoji gezmeyi seven, yemek yapmak en büyük hobisi olan, çok okuyan ve keşfetmeyi seven bir kadının yolculuğu. Alıp başımı Dünya’nın bir diğer ucuna Güney Kore’ye tek başına seyahat etmek başladı çünkü tüm hikayem. Üniversitedeyken Erasmus’a gitmek istemiştim bir şekilde vazgeçtim belki de kendimi hazır hissetmedim o yolculuğa, bilmiyorum.

Sonrasında Kültürel bir değişim programı fırsatı sundu okulum. Pasaportum bile yokken kısa bir zaman içerisinde her şeyi hazırlamış halde kendimi Güney Kore uçağında buldum. Sonra ne mi oldu? Kaplanoji seyahat etmenin tadına vardı, yeni yerler görmek ve farklı kültürler tanımak hoşuna gitti. Öyle ki deli gibi çalışıp biriktirdiği en ufacık para kırıntısıyla önce İngiltere’ye gitti, ardından tüm yıl çalışıp İtalya ve İspanya ‘ya gitti. İbiza’da deliler gibi eğlenip daha çok gezme zehri aldı diyebilirim.

Tuba Kaplan Kaplanoloji
Tuba Kaplan Kaplanoloji

İlk yolculuğuna dilini bile bilmediği bir ülkeyle başlamış biri olarak şunu söyleyebilirim ki “insan kendini yolda buluyor.” Yanınızda sevdikleriniz varken seyahat etmek, yeni yerler keşfetmek oldukça kıymetli ve güzel ancak tek başına yolculuğa çıkmak bir noktada kendi içinize de dönmek demek. İşte bu yüzden benim mottom hep kendi hikayeni kendin yaz oldu. Yanınızda birileri varken yaptığınız şeyler ya da yaşadıklarınız da size çok şey katıyor ancak kendinizle yolculuğa çıktığınızda limitlerinizi ve daha fazlası olduğunuzu görüyorsunuz. Şöyle söyleyeyim Güney Kore’de ilk 15 gün aç kaldım ve yemek yemek hele ki yeni lezzetler denemek en büyük aktivitelerimden biriydi benim. Peki neden aç kaldın diyecek olursanız her şeyiyle sıfırdan başlamaktı benim için orası. Kendi ülkemde değildim, yemekler nasıl yapılıyor bilmiyordum, tatlar çok farklıydı ve anladım ki yeni lezzetler denemekten keyif alıyorum diyebilmek için gerçekten kendi memleketlerinde yapılan yemekleri denemem gerekiyormuş. Hani anavatan diyorlar ya o hesap. Çünkü daha önce yediğim Uzak Doğu yemekleri isteselerde Güney Kore’de yapılanlarla aynı değillerdi. Bir kere malzemeler bile birebir aynı olamazdı. Tatlar bana farklı gelmişti, şehrin kokusu bile bambaşkaydı. Bu yüzden de aç kalmış ve benim ne işim var burada diye ilk 15 gün derin bir sorgulama yapmıştım. Şimdi sorsanız, ara sıra burnuma VeggieBibimbap (Güney Kore’de yapılan sebzeli bir vejeteryan yemeği) kokusu gelir ve Güney Kore’yi çok özledim derim. Zaten yakınımdakiler bıktı Güney Kore aşkımdan, insan böyle işte!.. Açlığı yaşadım, sokakta kaldım, Booking’e para kaptırdım parasız kaldım ama yine de o memlekete âşık olup oradan öyle ayrıldım. Sabaha kadar anlatabilirim Seoul şöyle güzel, böyle hareketli, gece hayatı mükemmel, bir süre aç kaldım ama değdi vs diye. Ama benim için her şeyin başlangıcı bir Kültürel öğrenci değişim programıyla oldu işte.

Tuba Kaplan Bremen
Tuba Kaplan Bremen

Öyle etkiledi ki benim hayatımı, Üniversiteden sonraki Yüksek Lisans eğitimimi ‘’Kültürlerarası iletişim’’ üzerine yaptım. Farklı kültürleri incelemek, onlarla ilgili özel yanları daha doğrusu bilinmeyenleri öğrenmek çok hoşuma gitmişti. Özellikle mutfak kültürlerini incelemek ve yemeklerini deneyebilmek için yaptım bunu desem yalan söylemişte sayılmam. Almanya’da aldığım bu eğitimde merak ettiğim ne kadar yer varsa gidip hem deliler gibi gezdim hem de çılgınlar gibi yemeklerini denedim. Bremen’de yaklaşık 2 sene yaşadım. Yaşadım diyorum çünkü tıpkı Güney Kore gibi orası da benim ikinci evim oldu. Hani o mızıkacılarıyla meşhur yer, evet! Size bir sır vereyim mi? Eğer yolunuz düşerse mızıkacılar heykelinin ayaklarına yapışıp dilek dileyin. Gerçekten ama çok içten dilerseniz gerçek oluyormuş. (Rivayet tabii bu ama denemeye değer.)

Almanya’da kaldığım sürede yaptığım gezilerimden söz edecek olursam da anlatacak o kadar çok şeyim var ki… Mesela; Porto için yola çıkıp seyahatimin ikinci gününde “24 saatte Lizbon challange” yapıp Porto’ya geri döndüm. Ucuza günü birlik gidiş dönüş uçak bileti buldum ve hiç uyumadan 24 saat içinde Lizbona gidip geldim. Saatlerce FrancesinhaCafe’nin önünde Francasinha yiyebilmek için bekledim, buz gibi okyanusa girip kışın hiç grip olmamayı diledim. Ne diyebilirim ki çıktığım her yolculukta kontrolü ve hikâyeyi hep kendi istediğim gibi yazdım.

Tuba Kaplan
Tuba Kaplan

Seyahatlerimde Otel’de de kaldım Hostel’de de bu yüzden diyebiliyorum ki her ikisinin de yeri farklı. Kalabalık bir oda da kalmak her ne kadar tuhaf olsa da bir o kadar eğlenceli. Son seyahatimde Prag’ta bir Hostel’de kaldım mesela. Tam Corona’nın patladığı dönemdi ve oda arkadaşım bir Çinliydi. Hayal etsenize kendinizi Wuhan’dan çıkan bir virüs ortalıkta ve oda arkadaşınız bir Çinli. Mükemmeldi! Korkmayın CORONA OLMADIM ve kızla halen görüşüyoruz. Galiba gezgin ruh iliklerinize kadar işlediğinde hastalığı filan düşünmüyorsunuz. Ben Güney Kore’ye giderken Mers adında bir salgın vardı orada, yıllar sonra Almanya’ ya gittim ve orada gezerken de Covid-19 çıktı. Bu sebeple çoğu arkadaşım bana salgın hastalığa kafa atan kadın diyor ve galiba ailenizde bu kadar gezip nasıl Covid-19 olmadı bu manyak dediğiniz o kişi benim. Şaka bir yana gezmek, yeni yerler keşfetmek ve farklı kültürler görmek harika bir deneyim. Sevdiklerinizle bunu deneyimlemenin yanı sıra ömrünüzde bir kez dahi olsa tek başına çantanızı alıp yola çıkmalı ve önce kendinize sonra gönlünüzden geçen yere yolculuk etmelisiniz. Sanırım bu upuzun yazıda size söyleyebileceğim en ama en önemli şey bu.  Umarım keyifle buraya kadar okumuş, sıkılmamış ve hemen yan sekmeye ‘’ölmeden önce görülmesi gereken 10 yer’’yazıpArama tuşuna basmışsınızdır.

Sevgi ve sağlıkla kalın.

‘’KAPLANOJİ’’

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here